Her Şey Enerji İçin
Her şey enerji için,
Ne demek bu bir günümüz yaşantılarına bir bakalım günümüzün en büyük sorunlarından bir tanesi kronik yorgunluk veya bitkinlik sendromu dediğimiz bir problemler zinciri var. Nedir bu kronik yorgunluk ve bitkinlik sendromu aslında çok daha basit bu sistemin işlevsel hale gelmesinde bağırsak sistemimiz hormon sistemimiz ve özellikle immun (bağışıklık) sistemimiz stres altına girmeye başlıyorlar yani sistemlerin dengesi bozulmaya başlıyor.
Peki, nasıl yapıyoruz her şey enerji için dediğimizde neyi kast ediyoruz?
Vücudumuzda örneğin biliyor musunuz ne kadar ATP ye ihtiyacımız var ATP ( Adenozin Tri Fosfat) dediğimiz oksijen hücreye geldiğinde küçük mitokondri dediğimiz fasulye benzer bir yapı var oksijen içeriye girdiğinde bunun bir dönme reaksiyonu geliyor ve ATP üretiyor. Düşünebiliyor musunuz bir gün içerisinde sağlıklı bir insanın ne kadar ATP ye ihtiyacı var?
Kilonuz kadar ATP bulmak zorundayız eğer sağlıklıysanız. Diyelim ki 60 kilosunuz, bütün organların bütün sistemlerin düzgün çalışabilmesi için örneğin 60 kilo ATP her hücrede üretilmesi gerekiyor.
Peki bu üretilen 60 kilo ATP vücuttaki hangi sistemler içerisinde dağılım gösterecek?
Bir hiyerarşik bir düzen var mı?
Var.
Örneğin; bu 60 kilo ATP nin beyin, karaciğer, 2 böbrek, kalp düşünün ki bunlar kilonuzun neredeyse yüzde 5 i kadar bir oran çok fazla değil ağırlıkları ama bu üretilen ATP nin yani 60 kilonun ortalama yüzde 70 e yakınını yiyebiliyorlar yani tek başına kullanıyorlar. Çok değerli organlar bunlar. İşte bunlar bizi sistematik olarak ayakta tutan toksinlerden arındıran yaşamsal faaliyetlerimizi sürdürülebilir hale getirmesini sağlayan sistem. Düşünsenize vücudumuzun yüzde 27 si kas, sadece 1.3 / 1.4 kadarını bu ATP yi kullanıyor neredeyse bedavaya çalışıyor. Kilometrelerce koşabiliyoruz yürüyebiliyoruz ve bunun sonucunda da çok da fazla enerji harcamıyoruz.
Peki bitkinlik sendromu olduğunda ben sadece bugun size kısa bir bölüm olan beslenme hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. İmmun sistem en fazla ATP tüketen ya da harcatan sistemdir. Ve kronik sistemde yani günümüz çağında insanlar stresli bir hayat yaşamaktadır. Ve bu strese içerisinde vücudumuzun içerisinde Longrid inflamasyon (küçük seviyeli) bizi çok huzursuz etmeyecek onlarca belki de binlerce bazen yüzlerde immun reaksiyon gerçekleşiyor. Yani sistematik olarak yara iyileşmesi gerçekleşiyor. Fakat bunlar küçük küçük devamlı enerjimizi tüketmekte bu strese girdiğimizde ve sistemlerimizi baskı altında tuttuğunda vücut çok ilginç bişey yapıyor.
Şimdi herşey enerji için demiştik;
protein mekanizması çalışmaya başlıyor. Çünkü proteinsiz turn olur dönüşüm sağlanmıyor. Bu defa daha fazla protein tüketiyoruz veya fazla karbonhidrat tüketiyoruz fakat unutmayalım ki bütün bunların sonucunda amonyak yani üre ile protein ya da yanlış beslenme tarzından dolayı oluşan amonyak ürediği üzerinden atmamız gerekiyor. Eğer burada bir problem yaşıyorsak bu saydığımız organlar bu sistemin içerisinde bu atabilmek için vücuttaki çok değerli bir aminoasidin yapıtaşı olan el gluteamini kullanmak zorundayız.
Fakat bir taraftan aşırı karbonhidrat ve protein tüketerek;
amonyak oluşumunu tetikliyoruz diğer taraftan üre siklüsü iyi çalışmadığı için bunun atılması gerekiyor bunun için kimi kullanıyoruz el gluteamini depolarını kullanıyoruz. Fakat el gluteamin depoları bu beslenme tarzına göre, yaşam tarzına göre eğer boşalmaya başlarsa vücut taktik değiştiriyor. Ne yapıyor bu defa da triptofanı amonyağı atmak için kullanıyor. Triptofan aslında seratonin sizin bildiğiniz mutluluk hormonu yada antienflamatuar hormonun ön maddesi şimdi siz aşırı proteinden beslenirken aşırı karbonhidrattan beslenirken üre siklüsü üzerinden amonyak biriktiği çok fazla atamazsanız ve el gluteamin rezervleri bitmeye yakınsa vücut hemen ikinci yoldan triptofan yani seratonini kullanmaya başlıyor. Fakat seratonini kullanırsanız farklı bir şey oluyor bu defa da mutluluk hormonunuz yani depresyon yoluna giriyorsunuz. İsteksizlik motivasyonsuzluk hareket eksikliği yani seratonin azalmaya başlıyor üretemiyorsunuz bunun sonucunda akşam gözünüz ışık görmediği zaman seratoninden melatonin üretiyoruz ve bu uyku hormonu olarak bilinir. Şimdi ne oldu bu düzeninizde bozulmaya başladı. Fakat burdan tekrardan bir zincir başlıyor şeytan dairesi dediğimiz seratonin yok akşam melatonine dönüşme yok bu defa uykusuz kalıyoruz. Derin uykuya geçemezsenizde immun sisteminiz tekrardan kendisini bir rejenarasyon yani yeniden toparlanıyor. Bir kısır daire içerisine giriyoruz.
O zaman şöyle diyebilir miyiz acaba?
Antrapolojik faktörler yani stresli bir hayat şehir hayatı doğal beslenme yöntemlerimizdeki farklılıklar, yanlış maddelerin kullanımı sigara, alkol vs. egzoz gazı çevresel faktörler bunun yanında bu strese girdiğimizde enerji ihtiyacı için aşırı protein tüketimi, proteinlerin yanlış seçimi, karbonhidratların yanlış seçimi ile amonyak birikimini hızlandırmak her şeyi iyi niyetle yaparken beslenme tarzımız ve yaşam tarzımızla birden kendimizi bir bitkinlik, yorgunluk veya depresyona sürüklüyoruz.
Peki bu yoldan bir kurtuluş var mıdır derseniz tabiki vardır. Bu tür problemlerde sadece yorgunluk üzerinde durmayıp çeşitli sistem ve mekanizmalar değerlendirilip bir terapi edilebilir hale getirerek hastalığı ortadan kaldırmaktır.
Daha sebzeli, daha meyveli, daha oksijeni bol çevrede yaşamak ümidiyle hepinize sağlıklı günler diliyorum…
Uzman Fizyoterapist Çağlar Demir
Hocam gerçekten cok sagolun cok guzel paylasım