Hayata Dair
Herkese merhaba. Ben Seda Kasap.
İlk yazımda sizlerle biraz sohbet etmek istiyorum. Nasılsın kelimesini soru cümlesi içerisinde kullanamaz olduk sanki bugünlerde. İçimizde biriktiriyoruz çokça duygularımızı biliyoruz ki dışarıya vurmak o kadar da kolay değil.Ben yine de sormak istiyorum sahi ‘Nasılsınız?’.Şimdi bu soruyu arkanıza yaslanarak sesli bir şekilde kendinize de sormanızı istiyorum.Ben ‘Nasılım?’.
Tüm dünya olarak daha önce nadir yaşanılan, gözle görmemiz imkansızken varlığıyla bile büyük bir tehdit oluşturan bir virüsten bahsediyoruz uzun zamandır.Korkuyoruz,tedirginiz, evlerimize kapandık belki çoğumuz içimize de.Her gün binlerce haber okuyoruz ve teknolojinin bu kadar hayatlarımızı ele geçirdiği bu çağda ulaşamayacağımız hiçbir şey yok.O yüzden biraz da şanslıyız aslında.Düşünsenize virüsün çıkış noktası olan Wuhan kentindeki bir amca, İtalya’daki genç bir ressam hatta hayranı olduğumuz birçok ünlü isim ile beraber aynı endişeleri yaşıyoruz şu sıralar.
Bunca yıldır modern çağa ayak uydurmak için belki de hayatta kalmak çabasıyla çoğumuz havanın aydınlanmasına bile müsaade edilmeden yollara koyulduk,iç sesimizi duymadan belirsiz kaosların içinde bulduk kendimizi.İşte tam da sırası.Durmanın,anda kalmanın ve içimize dönmenin.Herkes bu sürece tıpkı normal yaşantımızda da olduğu gibi farklı pencerelerden bakıyor.
Anlamaya çalışıyoruz öncelikle hem olan biteni hem de kendimizi.Önceliklerimiz,kaygılarımız değişti bir anda.Gerek sosyal medya üzerinden olsun gerek televizyonlardan hepimize ulaşan kitleler bazı önerilerde bulunuyor bizlere birçoğu da kendimizi geliştirmek üzerine olan.Ben bu süreçte ‘anda kalarak’, sakince ruhumuzu beslememiz ve en çok da kendimizi mutlu etmemiz gerektiğine inananlardanım.
Kendimize yapmamız gereken iyilikler bu dönemde daha kıymetli.Sevdiklerimize daha sıkı sarılmak isteyip en çok da bunu yapamadığımız bu zor bir o kadarda bizi güçlendirecek bu süreci lehimize çevirmekte fayda var.En son ne zaman kokusunu iliklerimize kadar hissettiğimiz kahvemizi alıp gün doğumunu seyrederek hayallere daldık hatırlamıyoruz belki de.
Yazımın sonuna yaklaşırken sizlere bir alıntıyla veda etmek istiyorum. Freud’un da dediği gibi ‘Rüya bir arzunun gerçekleşmesidir.O zaman benim rüyam şöyle başlıyor ‘Evimde iken gözlerimi kapattığımda sırt çantamı takıp güneşli bir günde çok sevdiğim İngiltere’nin Brighton şehrinde gezintiye çıkmak, klasik müzik konserine denk gelmek, şanslıysam birkaç sincap görüp daha da yakınına ulaşabilmek için fındıkla oyalamak ve bolca D vitamini almak ile devam ediyor.Hadi sıra sizde!
Herkese iyi rüyalar,sevgiyle kalın…