yoga

Herkese kısa bir aradan sonra merhaba! Ben Egzersiz ve Antrenman Koçu Bahar Öksüzoğlu.

Bir süredir içinde bulunduğumuz bu sürecin değerini kendi içimde bir yerlerde anlamlandırmaya çalışıyordum. Kendimi, alışkanlıklarımı, farkında olmadan yaptıklarımı, duymayı ve görmeyi seçtiklerimi sorguladım. Konuştuklarım, yediklerim, izlediklerim, antrenmanlarım, ilişkilerim her şeyim otomatikleşmişti. Sanki her gün ezberlediğim bir senaryoyu oynamak için uyanıyordum. Biz buna halk arasında ”rutin” diyoruz değil mi? Bir rutine adapte olduğumuzda, rutinin dışında kalanları değersizleştirdiğimizi farkettim. Rutinler, bizi a şehrinden b şehrine taşıyacak arabaların yakıtlarıdır. Ancak bazen yakıtın bitmesi ve yolda kalmak ya da yürümeye başlamak, bizi b şehrinden daha güzel şehirlere sevk edebilir. Belki de artık bilmediğimiz bir yerlere doğru yola çıkmamız gerekiyordur. Denemeden bilemeyiz:)

Doğru soruyu sorduğumuzda, doğru cevap peşinden gelir. Ben bu sorguyu yaparken, karşıma yoga çıktı. Aslında bir kaç senedir yoga pratiğimi antrenman programlarıma ekliyordum. Ancak bu defa farklı bir şeyle karşılaştım. Boş zamanlarıma değişiklik olsun diye sıkıştırdığım, boyun ağrılarımı geçirmesini umarak yaptığım yoganın farklı bir yüzüne bakmaya başladım. Yaptığım ağır antrenmanların yanında kimi zaman küçümseyerek üvey evlat muamelesi yaptığım yoga, bugün düşünce yapımı ve belki kimliğimi bambaşka bir noktaya taşıdı. Çünkü farklı bir soru sormuştum bu defa. Nasıl yaşadığımı ve nasıl yaşamam gerektiğini sormuştum. Bir kaç poza girip fotoğraf çekinmekten ve bir kaç klasik mantra söylemekten fazlasını yapmam gerektiğini, aslında her zaman bir şeylerin ”sandığımızdan fazlası” olduğunu anladım. Sonra derinleştim, sessizleştim. Okudum, esnedim, tekrar okudum, nefes aldım, nefesimi tuttum, bazen bir mantra söylerken uyukladım, poza giremediğimde öfkelendim, bazen sıkıldım ama yoganın bekle dediği yerde kalmaya devam ettim.

Ve bir sabah uyandığımda; uyanmak için kahve içmek zorunda hissetmedim, film izlerken bir kutu dondurma kaşıklamak içimden gelmedi, birileri bana karışınca öfkelenmedim, sevdiğimi söylemek için sevildiğimi duymak zorunda hissetmedim, bir perde ve o perdenin arkası diye bir şey olduğunu ve orada bir şeylerin ışıldadığını bilmeye başladım. Bunu konuşmam bile gerekmedi, sadece hissettim. OM; lotus çiçeğinin içindeki mücevher olarak tarif ediliyor. Yalnızca iki harf yan yana gelerek bu kadar güzel bir tasvir oluşturabildiğine göre, bugün belki siz de benim yaptığım gibi o lotusa daha yakından bakmak istersiniz..

Size youtube ve instagramda güzel bir kaynak olabilecek bir de isim paylaşıyorum; Çetin Çetintaş. Umarım siz de perdenizi aralar ve ışığın size temas etmesini kabul edersiniz..

Sevgiler!

IG:baharoksuzoglu

About Bahar Öksüzoğlu

Egzersiz ve Antrenman Koçu. Yeni ve sağlıklı tatlara açık bir şef. Elinden geldiğince gezgin. Mantığını ve kalbini birlikte kullanmaya çalışan bir düşünür.

Yorum Yaz